Ergenek1, ergenek2, ... , ergenek10
Halkımızın merakla bekle-til-diği ergenekon iddianamesi nihayet açıklandı. Oldukça dalgalı ilerleyen bu soruşturma öylesine gizli yapıldı ki biz tutukluların ne yiyip içtiğini bile basından öğrenebildik. Hatta iddianamenin açıklandığı gün samanyolu haber'i okuyanlar davanın sonucunu bile “işte ergenekoncuların alacakları cezalar” başlıklı yazıdan öğrendiler! Ele geçirilen delillerin imha edildiğini iddia eden tezler bile birkaç gün içinde imha edildi. Bir yandan Cumhuriyetçi bir parti “terör ile suçlanan bir topluluğun savunmasını üstlendi”, diğer yandan Adaletçi bir parti “fırsat bu fırsat, hazır eliniz değmişken şunları da tutuklayıverin dedi” gibi görünüyor, tabii gerçeği bilemiyoruz, Türkiye'de gerçeği öğrenmek zordur.
Aslında son günlerde açılan iki önemli dava da çok önemli bir konunun iki -çok- farklı kesim tarafından anlaşılmasına yaptığı (ya da benim öyle olmasını umduğum) katkıdan dolayı önemlidir. Bir yanda hıristiyanlar kulübüne girmeye çalışan muhafazakar bir kesim, diğer yanda biz kendimize yeteriz diyen başka bir kesim, bu iki -zıt- kesimi buluşturan ortak payda ise Avrupa Birliği ve insan hakları konuları oldu. İki kesim de Mehmet Ali Birand'ın da dediği gibi Avrupa Birliğinin eksikliğini hissetmiş olmalılar. Bir kesim parti kapatmanın demokrasi ayıbı olduğunu ve insan haklarına aykırı olduğunu söylerken diğer kesim malum soruşturmanın insan ayıbı olduğunu ve yine insan haklarına aykırı olduğunu iddia etti. Bu bize şunu gösteriyor; “ne kadar büyük bir tabana sahip olursanız olun, ne kadar çok destekçiniz olursa olsun, konvoyunuz alabildiğince uzun olsun, eğer bir insansanız, bir gün mutlaka insan haklarına ihtiyaç duyacaksınız”. Kim bilir belki de karşı oldukları bir medeniyet-ler- topluluğuna üye olsaydık insan hakları, iddia ettikleri kadar ihlal edil-e-mezdi. Görünen o ki eski koltuk kavgaları şimdilerde daha organize koltuk savaşlarına dönüştü.
Birbirine çok benzeyen iki dava var önümüzde. Öncelikle deliller hemen hemen aynı türden, davanın biri gazete kupürleri delil edilmiş diye eleştirilirken diğer davada gazeteciler yazdıkları hakkında sorgulandı. Her iki davada da klasörler dolusu iddianame va kanıt gösterildi. Temel olarak her iki davanın muhattapları da “devlet rejimine karşılıklık” ile suçlanıyor gibi.
Dalga dalga ilerleyen soruşturmanın son dalgasından (6. dalga) sonra bittiğini düşünüyorduk, ama bugünlerde medyada yer alan söylentilere göre soruşturma kapsamında yeni göz altılar da olabilir-miş-. Eğer iddia edildiği gibi soruşturma AKP'nin ters düştüğü isimler üzerine yoğunlaşıyorsa belki 6. dalgaya yetişemeyen bazı yeni oluşum hareket-ler-i de açığa çıkar ve onlar da soruşturmaya dahil edilirler. Yeni oluşum hareketleri demişken Abdüllatif Şener den de bahsetsek iyi olur. Bildiğiniz gibi AKP ile yollarını ayıran Şener, yeni bir parti için kolları sıvadı, konvoyları hazırladı. Fakat nedendir bilinmez bu ayrılık AKP den biraz aşırı tepki aldı gibi. Sanırım AKP liler Şener'in gömlek değiştirmiş olabileceğini hesaba katmadılar, halbuki bu o kesimde gayet doğal hatta moda bir davranış biçimidir. Kirlenen gömleği değiştirmek kolay gibi görünüyor fakat gömlek ne kadar yeni ve temiz olursa olsun içindeki aynı. Yine Şener'i siyasi fırsatçılık ile suçladılar ki bu davranış da malum kesim için olağan sayılır. Acaba AKP iktidara gelirken, eski siyasetçilere bıkkınlık ve kızgınlıktan kaynaklanan bir boşluğu kullanarak siyasi fırsatçılık yapmamış mıydı? Hani yukarıda sözünü ettiğim ve zıt olarak nitelediğim bu iki kesim var ya, işte o zıtlığa bir örnek vereyim isterseniz, bu iki kesimden birinde gömlek değiştirmek moda olmasına karşın diğer kesimde gömlek asla çıkarılmaz diye bir kaide var sanırım, baksanıza Sinan Aygün tutukluluğun ardından yine aynı kırmızı gömleği ile çıktı karşımıza.
Sanırım bu yazıyı fazla uzatmanın alemi yok, iki bin dört yüz elli beş sayfa yazamam herhalde. Özetle şunu diyebiliriz, Türkiye'de görünen o ki iki kesim arasındaki iktidar savaşı aynı silah yani hukuk kullanılarak devam ediyor. Umarım galip taraf hukuk, demokrasi, laiklik ve insan hakları olur çünkü bu kavramlara herkesin ihtiyacı var. Son gelişmeler sayesinde bunu iktidar ve güç sahipleri de anlamışlardır umarım. Türkiye'de soruştumalar, davalar uzar gider, biz de saymaya devam ederiz. Ama çoğu gitti azı kaldı; ergenek7, ergenek8, ergenek9, ergenek10. Umarım Türkiye bu adımları bilim, teknoloji, sanat, kültür, insan hakları, eğitim, sağlık ... gibi konularda da atmaya başlar. Şunun şurasında 2023'e ne kaldı. Daha çok yol almalıyız. Misal; türksat4, türksat5, türksat6, ...